3.04.2010

Formula 1 - Malezya # 03.04.2010



Geçen hafta Avustralya'da olan Formula 1 bu hafta Malezya'da yapılıyor. Bugün yapılan yarış öncesi sıralama turlarına yağmur damgasını vurdu. Başta geç çıkarak avantaj elde etmek isteyen büyük takım pilotları yağmurun artmasıyla dezavantajli duruma düştü ve ilk 17 ye bile giremeyerek daha ilk seansta sıralama turlarına veda ettiler. Sıralamayı Webber kazandı ve sonuçlardan sonra ilginç bir tespit yaptım. Webber Avustralyalı ancak ismine bakıldığında Almanya'dan göç etmiş olma ihtimali yüksek.Çünkü Mark Webber ! İlk 5 in içindeki diğer 4 pilota da bakarsak Rosberg,Vettel,Sutil,Hulkenberg.. Yani hepsi Alman !



Bu sıralamaya bakacak olursak Webber ve Vettel , iki takım arkadaşı 1 ve 3. sıradalar. Çıkışta iyi bir strateji onları 1-2 yapabilir.


Başka bir konu da bu yarışta kimlerin avantajlı olduğu..? Aslında yağmurlu havada Jenson Button yumuşak sürüş stili olduğu için ön sıralarda olmalıydı, ama kum havuzundan çıkamadı. Özür dilerim çıktı ama vinçle çıktı...

Benim favorim Kubica ise gayet iyi bir sürüş gerçekleştirdi ancak 6. olabildi. Takım arkadaşı Petrov ise yine ilk 10 a giremedi. Her ne kadar Kubica bir röportajında " Vitaly henüz yarış bitiremedi ama bitirirse puan alacak kadar hızlı bir sürücü" desede bu durumun benim Petrov hakkındaki beklentilerimi eksponansiyel olarak arttırdığını,takımın sabrını da bununla doğru orantılı olarak azalttığını umarım. Birkaç yarış daha Kubica dan çok geri kalırsa artık diyeceğim ki "bu adamı sponsor için yarıştırıyorlar". Raikkonen in Formula 1 e geri dönebileceği konuşulurken " Niye Renault olmasın ?" diye düşünmüyor değil insan...

Yarın yarışta da yağmur rastgele yağıp rastgele durursa, Formula 1 severler gayet zevkli, bol geçişli bir yarış seyredeceğe benziyor. Bizler çok yetişemesek de "The Rain Man" olarak bilinen Ayrton Senna'yı eskiler çok arayacak sanırım. Keşke onun gibi biri daha çıksa ve biz de "Bizim de bir efsanemiz var." diyebilsek...

2.04.2010

iddaa tahmin # 1 - 02.04.2010


Bu yeni köşemizde iddaa tahminlerinizi bekliyoruz. Yazacağımız maçlara yorum yapar ve tahmininizi belirtirseniz seviniriz...Bakalım kim resimdeki adam kadar sevinecek ?..

Bari - Roma # 2 +
Borussia Dortmund - Werder Bremen # 10ç +
Stuttgart - Mönchengladbach # 1 +
Udinese - Juventus # üst +
Valencia - Ossasuna # 1 +
Sivasspor - Galatasaray # 2 ?
Manchester United - Chelsea # üst +
Schalke - Bayern Münih # 2 +
Sunderland - Tottenham # 2-3 gol -
Feyenoord - NAC Breda # 1 -
Bordeaux - Nancy # 1 -

1.04.2010

Lev Yashin


Kara Örümcek


Sürekli giydiği siyah forması ve fazladan kolları varmış gibi yaptığı inanılmaz kurtarışlarıyla "kara örümcek" lakabını alan efsanevi Rus kaleci Lev İvanoviç Yashin.Ünlü file bekçisi forma giymeye başladığı 1949 yılı itibariyle dünyadaki kalecilik anlayışını tamamem değiştirdi.O zaman kadar ceza sahası dışına cıkmayan, kale çizgisini bile terketmeyen bir kalecilik anlayışı yaygındı.Fakat Yashin yeri geldiği zaman tehlikeyi önlemek için ceza alanı dışına kadar açılmaktan hiç çekinmiyordu. Bugünkü kalecilerin kullandığı , plonjon, aşırtma vuruşu arkaya doğru kornere çelme ve buna benzer birçok hareketi Yashin icat etmiştir.


Yashin 22 Ekim 1929 yılında Moskova'da endüstri işçisi bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi.20 yaşına kadar II. Dünya Savaşı sırasında metal atölyelerinde çırak olarak çalışmıştı.Başarılı oyuncu kariyerine 1949 ylında 22 yıl formasını giydiği Dinamo Moskova kulübünde başladı. Aynı kulüpte ve milli takımda "buz hokeyi" takımında da oynamıştır, güçlü fiziği sayesinde başarılı da olmuştur.Kara Örümcek Dinamo Moskava adı altında 5 Sovyet Ligi şampiyonluğu ve 3 Sovyet Kupası kazandı.


Sovyetler Birliği Milli Futbol Takımı'na ilk kez 1954 de çağrılınca oyuncu bu formayı 78 kez giydi.Milli forma altında 1956 Yaz Olimpiyatları ve 1960 Avrupa Futbol Şampiyonası'nı kazanan Yashin 1958, 1962 ve 1966 FİFA Dunya Kupaları'nda da oynadı.Oynadığı 12 Dünya Kupası maçından 4'ünü gol yemeden tamamlamıştır.Rus liginde oynadığı 600 karşılaşmadan 400 tanesini gol yemeden tamamladığı ve atılan 150 penaltıdan neredeyse 100 tanesini kurtardığı rivayet edilir.



Lev Yashin 1963'te kazandığı Avrupa'da Yılın Futbolcusu ödülünü kazanabilen tek kalecidir.Ülkesine yaptığı katkılardan dolayı kendisine Rusya'nın 2. büyük nişanı olan Lenin Nişanı verilmiştir.FİFA tarfında 20. yüzyılın en iyi kalecisi seçilen Yashin 20. Yüzyıl Dünya Takımı Kadrosu'nada seçilmiştir. FİFA kendisini onurlandırmak adına dünya kupalarında turnuvanın en iyi kalecisine Yashin Ödülü adı altında ödül vermektedir.Lev Yashin'e başarısının sırrı sorulduğunda sakinleşmek için bir sigara içmek sonrada kaslarını ayarlamak için kuvvetli bir içki içmek olduğunu söylemiştir.

31.03.2010

Beni Dinle Arsené !

Maç öncesinde yazdığım Sol Campbell taktiği bugün sahada yoktu, 2 gol yediler ! Benim dediğim çıktı demek istemiyorum ama , bu tecrübeye sahip,Wenger döneminde başka takıma transfer olduktan sonra geri gelmiş tek futbolcu olan , bir adamı oynatmazsanız böyle 2 ara topla 2 gol yersiniz !Bu cümleyle biraz haddimi aştım ama Campbell ın oynamaması beni çok kızdırdı. Rövanş için umutlarımı korumamı sağlayan, Puyol ve Pique'nin cezalı oluşları. Arshavin yeni oynayacak ikilinin dengesini bozmayı başarabilir sanıyorum. Puyol'un gördüğü kart haksızdı. Her ne kadar Arsenalci olsak da adaletten yanayız... Belki kırmızı kartı iptal edilebilir, oynayabilir. Böyle bir şey olursa İrlanda'ya acırım, zira Henry'nin elle attığı gol de kamera kayıtlarında var onu da iptal etsinler di mi ama o zaman ?..




Cesc Fabregas ın cezalı duruma düştükten sonraki üzüntüsü.

Arshavin' e de geçmiş olsun der, diğer maçta 23 numaralı formasıyla onu sahada görmek isterim.

Arsenal - Barcelona






Arsenal Emirates Stadium bu akşam yüksek önemli bir karşılaşmaya ev sahipliği yapacak

Arsenal - Barcelona

İlk bakışta bu maça Barsenal - Arcelona desek kimsenin itiraz etmeyeceği gibi bir düşünceye kapılıyorum. Zira iki takım da birbirnin aynısı, olağanüstü zevkli ve topla oynamayı düşünen bir futbol sergiliyor futbol severlere. Bu akşam ki çeyrek final mücadelesinde, 2006 daki final mücadelesinden farklı olarak Arsenal gücünü fazlasıyla arttırmış ancak Barcelona da öyle bir durum söz konusuz değil. Zaten son bir kaç senedir güçleri üst limite yakın bir yerde olduğu için bunu yapamamaları mucize değil :).Bireysel olarak değerledirdiğimizde Barcelona nın çok üstün olduğunu kabul ediyorum. Ancak Arsenal genç kadrosuyla bu işleri yapabiliyorsa bu maçta da umutla yarı finali kovalayacaklarına eminim. Kişisel isteğim, Arsenal in avantajlı bir skorla deplasmana gitmesi ve bunun yanısı sıra Fabregas ve Arshavin den iyi futbol , Campbell dan ise "top geçer İbra geçmez" felsefesini uygulamasını bekliyorum. Bu taktik işe yarar mı bilemiyorum çünkü Barcelona'da neredeyse 2 stoper hariç herkes golü kokluyor.

Başka bir mevzu ise Fabregas ın Barcelona ya transferi. Bunu düşünerek Fabregas ın kötü oynayacağını düşünmek "futbol katilliği" olur. Profesyonel ve hele 16 yaşından beri bu takımın bel kemiği olan bir sporcuya bu hiç yakışmaz. Tabi ki Fabregas ı daha iyi yerlerde görmek isterim ama bunun Barcelona olmasını istemem! Keşke Arsenal paraya kıyıp da Arshavin gibi kalitesini kanıtlamış, napacağı şansına bağlı olmayan birkaç adam daha alsa Fabregas ın yanına da biz de umutlarımızı arttırsak...

30 Mart 2010 - Bayern Münih - Manchester United



Alman disiplini bir kez daha İngilizlere üstün geldi.

Uzun zamandan sonra arkadaşlarla dışarı çıkıp biraz kafa dağıtmaya karar verdik. Neyse ki dışarı çıkmayı akıl ettğimiz zamana güzel bir maç denk geliyordu:Bayern Münih- Manchester United. Bunun üzerine herkes Şampiyonlar Liginin vazgeçilmesi Three Lion Pub’a gitmeyi istedi. Mekana girdiğimizde her zaman ki gibi içerdeki herkes Manchester United’ı destekliyordu(Berbatov’dan dolayı). Biz ise Bayern Münih’i destekliyorduk. Daha biralarımız önümüze gelmeden karşılaşmanın ilk düdüğüyle birlikte rakip yarı sahaya oyunu yıkma düşüncesinde olan İngiliz temsilcisi Manchester United aradığı golü 2. dakikada buldu. Sağ kanatta son çizgiye yakın bir yerde kazanılan serbest vuruşta Nani topun başında geçti. Nani'nin ortasında kale sahası içinde bomboş durumda olan Wayne Rooney meşin yuvarlağı ağlara yollayarak takımını 1-0 öne geçirdi. İngiliz temsilcisi için rahat bir deplasman gibi başlamıştı. Ama öyle olmadı. Arkasından Bayern Münih saldırmaya başladı. Nitekim golü ilk yarıda bulamadı.



İlk yarının İngiliz temsilcisinin üstünlüğüyle kapanmasından dolayı mekandaki herkesin neşesi yerindeydi. Mekanın her yerinden Manchester sesleri geliyordu. Biz ise ilk yarıdaki futboluna bakarak Bayern Münih’ten umutluyduk. Ayrıca futbolcumuz Hamit Altıntop da ilk 11 de başlamış ve oyunuyla göz dolduruyordu. Aslında üst üste attığı çalımlar sonunda gol da atabilseydi. Bizim keyif katsayımız çok artacaktıktı. Maçta 70 küsür dakika geçmişken Bayern kanatlardan ve ortadan ManU defansını yarmaya uğraşıyordu. Derken 77. dakikasında Gary Neville ceza sahası dışında topa elle müdahale edince Bayern Münih serbest vuruş kazandı . Bir zamanlar Galatasaray forması giyen Franck ribery bu serbest vuruşta topu filelere göndererek skorda dengeyi sağladı. Bu sefer sevinme sırası bizdeydi. Ama koca mekanda sadece biz seviniyorduk. Bir ara tepki çekmekten korktuk ve sevinmeyi çok uzatmadık. Ve maç tekrar santra vuruşu ile başladı. Maçın başından beri attığı değerli deplasman golün üzerine yatan ve kontra atak bekleyen ManU tekrar atak yapmaya başladı. Hatta bir topları direkten döndü. Tam herkes bu maç böyle biter derken maçın 90. dakikasında ise Ivica Olic attığı golle takımına hayat verdi. Mekandaki bütün Manchester fanı olan Bulgarlar dövünürken biz seviniyorduk. Açıkçası evde şu maçı izleyip alcağım hazdan 5 kat fazlasını almıştım orda. Aslında oradaki keyif katsayımın artması Bayern Münih’i 1999 Şampiyonlar ligi final maçında son 2 dakika attığı gollerle kupadan eden ManU’tan son saniye golü ile sanki bir intikam alınmasıydı. Tabi ki yine fazla uzatmadan hesabı isteyip mekandan ayrıldık.



Maçı Münih üstünlükle kapadı ama maçın rövanşı, 7 Nisan çarşamba günü Manchester'da oynanacak. Bu eşleşmenin galibi, yarı finalde Lyon-Bordo eşleşmesinde üstün gelecek tarafla oynayacak. Maçın sonunda Rooney seke seke soyunma odasına gidiyordu.Eğer ki Rooney’in bir sakatlığı söz konusu olursa, ManU’ı Berbatov kurtaramaz gibime geliyor. Bakalım İngilterede nasıl bi durum ortaya çıkıcak.7 Nsanda gönülden desteklediğimiz Münih’in Old Trafford’da turu almasını ümit ederek tekrar aynı yerde olucaz. Eğer Münih turu alır da biz de sağ salim eve gelirsek o maç için de 1-2 birşey karalamak isterim.

30.03.2010

Rene Higuita

Nam-ı diğer El Loco




Hafızalarımıza 1995 Eylül ayında İngiltere ile Wembley'de oynanan özel maçta Jamie Redknapp'ın vurduğu topa yaptığı Akrep Vuruşu ile kazınan efsanevi Kolombiyalı kaleci... Gerçi bu vuruşu yan hakemin ofsayt bayrağını kaldırmasının rahatlığıyla yapmıştır ama yine de aklımıza kazınmasının önüne geçen birşey değildir. Ayrıca bu akrep vuruşu Higuita'nın tek çılgınlığı değildir. Topu alıp adamları çalımlayarak ya da ver-kaç yaparak karşı takımın defansını allak bullak edip gol attırmışlığı da vardır. Ama bu çılgınlıklarından biri ülkesine pahalıya patlamıştır. Nitekim Higuita 1990 Dünya kupasında Kamerunla yaptıkları maçta topla ileri çıktığı sırada topu Roger Milla'ya kaptırmıştır. Bunun akabinde Roger Milla’nın arkasından koşuşu da takdire şayandır. Ama yaptığı bu hareket ülkesini çeyrek finalden etmiştir. Ayrıca Higuita yaptığı çılgınlıklar dışında attığı frikikler ve gollerle de bilinir. En golcü 4. kalecidir.





Higuita şuan 43 yaşında. Babasını hiç tanımamıştır ve kullandığı soyadı da zaten annesinindir. Kariyerine ise Medellin'deki okul takımında forvet oynarken, Independiente Medellin takımının oyuncu avcısının maçlarını izlemeye geldiği gün, takım kalecisinin sakat olması üzerine kaleye geçmiş ve hünerleriyle dikkati çekerek başlamıştır. Kariyeri boyunca Atlético Nacional, Real Valladolid, Independiente Medellín, Deportivo Pereira, Bajo Cauca FC ve Guaros de Lara FC gibi takımlarda forma giymiştir. Toplam 252 maç oynayıp 30 gol atmıştır. Ayrıca 68 kez de milli formayı giymiş ve 8 gol de bu forma altında atmıştır. Ayrıca higuita 1993 yılında uyuşturucu baronları arasında aracılık ve para transferi yaptığı için 8 ay hapis yatmıştır. Çıktığında 94 Dünya Kupası için hazır olmadığından dolayı forma giyememiştir. Higuita’nın başka skandalı ise 2004 yılında yapılan testlerde kokain aldığı tespit edilmiştir. Bunun ardından futbolu bırakmıştır. Fakat 2007 senesinde tekrar sahalara döndü. 2008 senesinde Kolombiya’nın birinci liginden Deportivo Pereira ile anlaşma yapmış ve kariyerini burada ocak 2010’da bitirmiştir. Şuan kariyerine politikacı olarak devam etmekte.


Eğer birgün sahada topu alıp oyuncuları bir bir çalımlayan birini görürseniz bilin ki o Higuita’dır. Karıştığı skandallara rağmen yaşattığı heyecan için ona çok teşekkür ediyoruz.



EL LOCO'nun hafızalarımıza kazınan kurtarışı.


Ve yine Rene'den River Plate'e muhteşem bir frikik.

Şampiyonlar Ligi - Çeyrek Final

Şampiyonlar Ligi çeyrek final programı 30 Mart 2010 Salı günü oynanacak maçlarla başlıyor.
Bayern München - Manchester United
Lyon - Bordeaux

Bu takımlar arasında kazanmasını en çok istediğim takım Bavyera temsilcisi Bayern München. Sonuna kadar destekliyorum çünkü futbolu duygularıyla oynayan van Bommel, önüne durulmayacak kadar hızlı olan Robben ve bir boy ufağı Ribery, ayaksız* Mario Gòmez gibi isimleri bünyesinde barındırıyor bu takım. Defansının çok zayıf olmasına rağmen bu defansta iyi işler yapan Philipp Lahm ı da es geçmemek lazım. Manchester da ise yılların eskitemediği Scholes ve Giggs in yanısıra fiyatıyla dikkat çeken 2 stoper (Vidic,Ferdinand) var. Berbatov Tottenham daki günlerini mumla ararken Rooney o günleri çalmış sanki bu yıl...Bahis siteleri Manchester ın kazanma oranını yüksek gösterse de belli olmaz dan öteye yorum yapamıyorum...


Lyon ve Bordeaux un eşleşmesi hem kötü hem de iyi olmuş. Nasıl mı ? Kesinlikle bir Fransız takımı yarı finale çıkacak ama kesinlikle iki Fransız takımı yarı finale çıkamayacak :). Takım futbolu oynayıp Real Madridi eleyerek bizi büyük yıldızlardan mahrum bırakan Lyon'un Bordeaux'ya elenmesini talep eder, iyi seyirler dilerim ...

29.03.2010

Formula 1 de bir Rus !





Formula 1 in 2010 sezonunda bir ilke imza atıldı ve Vitaly Petrov ilk Rus Formula 1 pilotu oldu. Rusya'da Vyborg Roketi olarak ün salan sürücü bu sezon 2 yarışa katıldı. Sıralama turlarında aldığı dereceler takım arkadaş Robert Kubica dan iyi olmasa da GP2 serilerinde gösterdiği başarılı performanslara bakıldığında gelecek vaadeden bir pilot. Renault takımına yüklü bir miktar sponsorluk anlaşması kazandırdığı da biliniyor.Ne de olsa Rusların tek temsilcisi. Olsun o kadar değil mi ? Hatta bazı Formula 1 severler Petrovun yarışmasının tek sebebini bu sponsorlar olarak açıklıyor ama bana kalırsa gerçek bu değil. Vitaly Petrov ilk 2 yarışta gösterdiği çıkış performansıyla gözüme girdi. Renault motorunun acceleration ının diğerlerinden iyi olması da bunu kolaylaştırıyor. Bakalım bitirebildiği yarışlarda takımını ve beni ne kadar sevindirecek...