6.10.2010

Çarpık Kadrolaşma

Milli takımlar her futbolcunun hayalleri arasında yer alır. Kendilerini gösterebilecekleri en önemli yerler olarak görülür ve öyle olduğu da uygulamaya geçildiğinde anlaşılabilir. Mesut Özil örneğine bakacak olursak bir milli takım bu adamın kaderini değiştirdi diyebiliriz. Avrupa ve Dünya takımlarının her turnuvaya katılma başarsını yakalamış bir takımda bu genç yaşta ilk 11 de oynamak tabiki de kariyer etkisinde diğer herşeyden önemli rol oynar, normaldir. Ancak öyle ya da böyle bu adamı hakettiği için milli takıma alanlar daha başarılıdır gözümde. ..

Türkiye'ye bakarsak böyle bir olaydan söz etmenin pek de mümkün olmadığını görürüz. "Hak etmek" kavramı ve realitesi kesinlikle "gönül işleri" nin altında tutulmaktadır. Eski oyuncular birbirini tutar normaldir. Ancak yönetici ve teknik adamların "birilerini" tutması , o ülkenin başarısı için çalıştıkları düşüncesine şüphe düşürür. İyi de olsa kötü de olsa her zaman milli takıma alınan oyuncular vardır bizde. Hatta sakatlık sebebiyle kulüp takımlarında forma şansı bulamayan oyuncular milli takım arasında birden iyileşir ve sahada kendilerini gösterir. Sonra çeksin cezasını kulüpler...


Milli takıma alınan oyuncular zaten en fazla beş takımımızdan olur. Gaziantep in ya da Sivas'ın bir oyuncusu bile bu takıma girecek kadar iyi değildir federasyonun gözünde. Hiddink gelince işler değişir sanıldı ancak görülüyor ki kadroları Hiddink seçmiyor ve olayın arkası tamamen Oğuz Çetin - Federasyon işbirliğiymiş. Fatih Terime de yaptığım eleştirileri biraz olsun yersiz yaptığımı kabul edebiliyorum ancak koskoca imparator her istediğni de yaptırabilmeliydi.
Anderlecht in her hafta Belçika ligi Altın 11 ine seçilen kalecisi Sinan Bolat milli takıma alınmamasına isyan etti ve Oğuz Çetin varsa ben yokum diyecek kadar ileri gitti. Tamamen haklıdır. Söylemlerinde hiçbir zaman maçlarının seyredilmediğini,takip edilmediğini ancak kalecilerden biri sakat olunca kadroya çağırıldığını , bir dakika bile oynamadan geri yollandığını vurguluyor genç kaleci. Bu haberden de anlaşılıyor ki Tuncay,Nihat gibi son 2 sezonda toplam 10 gol bile atamamış forvetler birilerinin kayırmasıyla buralarda. İnsanlar da keriz değil herkes gerçeğin farkında. Gerek menajer vaat ve anlaşmaları gerekse de torpil takımın temel işleyiş sistemi. Galatasaray'ın Avrupa'dan elenmesinin başlıca sebebi Hakan Balta'nın hala milli takımda oynamasının başka da bir açıklaması olamaz sanırım. İspanya'nın en üst takımlarından Valencia'da oynayan orjinal Mehmet'imiz varken, 2. lig takımlarından alınan çakma Mehmetle başarı arayışımız da buna bağlı sanıyorum. Aynı şekilde 16 yaşında milli formayı verip "sen bizim geleceğimizsin" dedikleri adamı da henüz denemiş bile değiller. Bu adam da son 5 haftadır Bundesliga 'nın en iyi 11 indedir ve de takımının beynidir.


Anlatacak daha çok problem olsa da hala Hiddink üzerindeki umutlarımı kaybetmiş değilim. Çevreyi tanıyıp Avrupalı oyuncularımızı gözetlemesinin yanı sıra Anadolu'yu da ele alırsa daha da memnun olacağım. Dizginleri henüz eline almamış olduğunu, yardımcı pilot konumunda durduğunu ancak kısa zamanda takımın "patronu" olacağını düşünüyorum. Avrupa'nın temelinde yatan hukuk ve kültür sistemimizi toptan değiştirip adaletli seçimler yapacağına inanıyorum. Çarpık kadrolaşmaların kökünü kazıyıp , milli takımı gökdelenler seviyesine çıkarmasını bekliyorum. Çok mu oldu ?

3.10.2010

Madridin Çöplüğü !

Avrupa da sayısız transflerlerin yapıldığı son yıllarda çeşitli stratejiler de geliştiriliyor şüphesiz. Maddiyatına güvenip oyuncu alan, borçlanıp başarı yakalayıp borcunu kapatan ya da borçlarını kapatmak için başarılı oyuncularını satan takımlar... Bu tarz olguların varolduğu bir yarışma içerisinde başarıyı elde etmenin yollarını arıyor tüm teknik direktör ve kulüp yöneticileri. En kolay yolu da sanıyorum çabuk sonuç elde etmek için "yıldız oyuncu" transfer etmek olarak görüyorlar. Sabırsız taraftarların baskısı, kötü sonuçların stresi ve de kendilerini kanıtlama çabaları içinde yer değiştirip duruyor futbol dünyasının geniş adamları.



Kimisi açık açık para için transfer olduğunu söylerken, kimisi bilmem kaç yıllık kalkınma planları uyguluyor , diğerleri de küçük ülkelerin kaliteli oyuncuları peşinde koşuyor. Hatta transfer olduktan sonra "Eşim burayı istedi çünkü güneş ve deniz mükemmel. Tam bir tatil yeri ! " diyenler de var emektar golcü Trezeguet gibi... Parayı alınca kimse lokasyona bakmıyor da denemez. Örneğin "Kırmızı Şeytanlar"ın Moskova gibi soğuk bir yerden transfer ettiği Nemanja Vidic bile yağışlı havadan ve soğuk ingiliz halkından şikayetçi olabiliyor.. Neden sonra anlıyor ki başarıyı geri kalanlara değişilebiliyor.

Bir de bazı takımlar var ki , her oyuncu bedava bile olsa orada oynamaya can atıyor. Zaten bu takım da ücret söz konusu olunca sıkıntısını görmediğimiz ender takımlardan. Real Madrid ! Bir zamanlar Figo,Zidane,Ronaldo gibi dünya çapında yıldızları kadrosunda barındırıp, tüm sıralamaları alt üst eden bir kulüp. Şimdilerde savurganlığı aynı ancak başarı konusunda seviye düşüklüğü açıkça görülebiliyor. Son 3 senedir şampiyonlar liginde çeyrek final bile görmüyor Real Madrid !


Üst üste yıldız oyuncu alırken bir sene önce aldığı yıldız oyuncuları da elden çıkarıyor. Artık sönük yıldız konumunda olan bu adamlar da kendilerine cila atacak başka kulüpler peşinde. Geçen sene ŞL finaline çıkan iki takımın da en iyilerinden olan Sneijder ve Robben , Ronaldo ve Kaka nın alınmasından sonra çöpe atılmış adamlar. Ve gidip Madridde final oynayabiliyorlar. Yeni takımlarındaki istatistikleri gösteriyor ki en az %200 daha başarılılar. Aynı şey şu sıralar diğer bir Hollandalı Van Der Vaart ın başına geliyor,tabi süperstar Mesut un alınmasıyla. İspanya liginde koca bir sezonda 6 gol atabilen bu adam, Tottenham da 6 maçta 4 gole ulaşıyor. Asistleri de izleyenlere bonus oluyor...

Yaratıcı fikirlerle hayata geçirilen planlar sekteye uğrayınca yeni planlar aynı yerden başlıyor. Çünkü başarısızlığın sonuçlarını aramak zahmetli iş ve de sermaye yeni başarıları satın alabilecek kadar güçlü.Ancak unutyorlar, herşey parayla satın alınmaz. Kimileri çıkıp "profesyonel camia burası kardeşim" dese de , takım ruhu da ön planda olmalı. Yaptığı transferlerden biri hariç, dünyanın en bencil futbolcular grubunu oluşturacak bir takım, başarıya daha uzun yıllar hasret kalır.

Pozisyon kaçırdığında takım arkadaşlarından özür dilemeyen, hata yaptığında üzülmeyen ve umarsızca sırıtan futbolcular topluluğundan başarı beklemek de hatadır sanıyorum. Başarı kendisi kadar arkadaşlarına güvenen oyuncuların oluşturduğu takımlarla , birbirleri için mücadele eden oyuncularla gelir. Seneye çöpe atılacak oyuncularla değil...