2.10.2010

Faşistleri siktir edin, biz hepimiz kardeşiz! (St. Pauli/Almanya)


Bu sefer sadece tribündeki taraftarıyla değil 30 bin kişilik bütün kasabasıyla ateşli olan bir takımdan bahsedicem.

Her futbol kulübünün, kötü zamanlarında da ona sadık kalan ateşli taraftarları vardır. Ama bir kulüp düşünün ki, 30 bin kişilik bir semtin takımı olsun, müzesinde önemli bir kupa bulunmasın, tarihinin çoğunu alt liglerde geçirsin, ama dünyanın her yerinde destekçileri olsun. İşte St. Pauli taraftarı böyle bir takım için yanıp tutuşuyor.



St. Pauli Almanya'da Hamburg şehrinin küçük bir liman kasabasıdır. Burada yaşayan herkes St. Pauli futbol külübünün gönüllü üyesi ve taraftarı konumunda, Semt ve kulüp adeta birbiriyle bütünleşmiş. Sanki St. Pauli semti olmasa Futbol takımı yaşamayaz. Sanki futbol takımı olmasa semt halkı nefes alamaz gibi. Futbol bu insanlar için eğlencenin ve hoşça zaman geçirmenin bir yolu. Semt küçük bir yer olduğu için insanların hepsi birbirini tanıyor. Bu yüzden maç günlerinde sanki insanlar biribirini özlemiş de birbirleriyle buluşmaya gelmişler gibiler. Ayrıca bu dünyanın en vefakar taraftarıdır bu insanlar. Takım yenilse de küme de düşse 23 bin kişilik stad hep doluyor. Hatta 2001-2002 sezonu öncesi satışa çıkarılan 10 bin kombine bileti 27 dakikada bitirecek kadar kulübe bağlılar.



Taraftar profilini anlatmak çok zor. Yaklaşık 200 taraftar grubu var. Ama geneli genç taraftarlar. Ayrıca bir de fanatik taraftarlar var. Bunlar 14 yaşından 22 yaşına kadar olan insan grubu. Genellikle kale arkası tribününde oturuyorlar. Ayrıca Almanya ve dünya gündemini çok iyi takp etmelerinden dolayı, tepkilerini ve desteklerini yine tribün de açtıkları pankartlarla belirtiyorlar.

Hatta bir maçta Türkleri hedef alan Solingen Katliamı’nın ardından da Türkçe yazılmış, “Faşistleri siktir edin, biz hepimiz kardeşiz!” pankartı açmışlar. Ayrıca tribünlerinde sürekli Che Guevara, Marx ve Kuru Kafa posterleri görülür. Kuru kafa hepimiz için kötülüğü, tehlikeyi andırsa da onlar için öyle değil. Bayraklardaki kuru kafanın anlamı anlatılanlara göre şöyledir; Kurukafa, korsan Störtebeker’i sembolize edermiş. Störtebeker zenginleri soyup fakirlere dağıtan, Hamburg’un Robin Hood’uymuş. Bir defasında onu elinde korsan bayrağıyla liman bölgesinde görmüşler. işte bu olay onlar için onu bir simge haline getirmek için yeterli olmuş.



Tribün profili bunlarla da kalmıyor. Ayriyetten St. Pauli tribünlerinde Anarşist, komünist, sosyalist, sosyaldemokrat, işci sendikaları, farklı cinsel tercihlerde olanlar mevcut. Tribün profili tam bir karnaval ve kardeşliği temsil ediyor.

Tribün bizim için çok aykırı gelen kişileri bile barındırırken Almanya’nın hemen her kulübünde bulunan Neo Nazileri hiçbir şekilde kapısına bile yaklaştırmıyor. Zira, kulübün sempatizanlarının tamamı sol görüşlü. Hatta bu konuda anarşizme kayacak kadar da aşırı uçtalar.

Ayrıca tribünlerde eşcinsellerin de varlığından bahsettik. Burada St. Pauli takımının başkanından da söz etmezsek olmaz. St Pauli kulübünün başkanı Corny Littmann belki de dünyanın eşcinsel olduğunu saklamayan tek kulüp başkanı. Aslında tiyatrocu olan başkan futboldan da anlamadığını saklamıyor. Ama St. Pauli'nin kötü zamanlarında “St Pauli’yi kurtaralım” ve “St Pauli için içelim” kampanyalarını başlatan odur. Ve başarılı da olmuştur. St. Pauli'yi borç batağından çıkarmıştır.



St. Pauli tribünleri, ailesiyle geleni de, eşcinselini de, punkçısını da, patronunu da, işçisini de, sokakta yatanını da birleştiriyor ve 90 dakikalığına her türlü farklılığı unutup, birlikte her şeye isyan ediyorlar.

Yine St. Pauli takımını ve taraftarı birleştiren başka bir olay da depslamana giderken takımdan 1-2 futbolcu da deplasman giden taraftarlarla yolculuk ediyormuş.Böylece takım ve taraftarlar iyice birleşiyorlarmış.



Bu takımın da taraftarın da yaptığı fedakarlıklar say say bitmiyor. Bir keresinde 80’li yılların sonunda takımın kalecisi Volker Ippig, bu tarihte insani yardım amacıyla iç savaşın hüküm sürdüğü Nikaragua’ya gider. 1 yıl sonra dönünce taraftarın gözünde efsane olan kaleci takıma anarşist havayı da beraberinde taşır. 1980’lerin başına kadar ortalama 1600 seyirciye maç oynayan takım, şöhretini arttırınca her maç 22 bin 500 kişilik Millerntor Stadı’nı doldurmaya başlamış.

Yine St. Pauli taraftarı her maçın başında takımını metal müzik guplarından AC/DC’nin şarkısı eşliğinde sahaya çağırıyor.



St. Pauli bu sezon yeniden birinci lige yükselmeyi başardı. Şuan 7. hafta sonunda 10 puanla 9. sıradalar. Ama yenseler de yenilseler de taraftarı için değişilmez olan bi takım. Futbola taraftarıyla birlikte renk katmaya devam edicekleri kesin. İnşallah Sektör haline gelen futbol onların sonunu getirmez.



Ve bize dönüp şunları söylüyorum;

Tribün kültürü mü?
Alın size tribün kültürü!

Takip Listem #3 - Bastian Oczipka

İsminin okunuşu bir hayli zor olan bu genç , St. Paulinin sol tarafında ileri geri gidip geliyor. Boşa da gitmiyor göründüğü kadarıyla. Mesela Hannover maçında takım kaptanına asist yaptı. Milli açıdan bakıldığında da Almanların sol bek sıkıntısını giderebilecek bir oyuncu. Tabi yaşı genç ama yeteneği bariz ortada.Bundesliga tecrübesi onu yola sokar. Defansif zaaflarını gidermesi için önünde daha kaliteli bir açık oynaması gerekir.Milli takımlarda da oynamış !
Philipp Lahm ın sol kanat versiyonu olabilmesi ise çok zor. Karar verme ve müdahele yönlerini çok geliştirmesi lazım. Tarzı daha çok çizgiden gidip , sıfırdan orta kesmek. Bununla birlikte sürati de yerinde. Kalan maçlarda dikkat çekici hareketler yapması an meselesi. Biraz da hırçın, zorlandığı pozisyonlarda faule yelteniyor hemen. Artısıyla , eksisiyle takip listeme girmeyi başardı ...

30.09.2010

Haftanın !..

Bu başlıkta şampiyonlar ligi haftalarının enlerine göz atılıp ilginç detaylar incelenecek. Çarpıcı noktalara değinilip mümkünse diğer maçlar hakkında fikir verilecek. İşte başlıyor ;


Haftanın Oyuncusu :
Şüphesiz Inter'in , Barcelona'dan ayrılırken kanaatimce küçük düşürülen ancak Kupa 1 i kazanan adamların önemlilerinden. Samuel Eto'o ! Bu hafta 3 gol 1 asistle oynadı. Bremen defansını tek başına perişan eyledi. Performansı takdire şayandı...

Haftanın Olayı :
Tottenham - Twente maçında yaşanmıştır sanıyorum. Şampiyonlar liginde 1 maçta 3 penaltı hem de 3ü de aynı takıma verilince rekor olması işten bile değil.

Haftanın Enteresanı :
Rafael Van der Vaart... Penaltı kullandı, penaltıyı kaçırdı...Sonra güzel bir gol attı.İlerleyen dakikalarda ise kırmızı kartla oyun dışı kaldı...

Haftanın Sürprizi :
Panathinaikos gibi zorlu Atina deplasmanından çıkabilecek takım sayısı fazla değildir. Hele ki şampiyonlar liginde olmasına rağmen ikinci sınıf bir takım sayılan Kopenhag gibi bir takımın... 3 puanı 2 golle alan Kopenhag bir o kadar da kaçırdı. Gruptan çıkma şansları oldukça arttı...

Haftanın Takımı :
Inter farklı galibiyet alsa da gönlüm bu başlığa Schalkeyi uygun gördü. Haftanın geri dönüşü olarak da nitelendirebileceğimiz Schalke bekleneni gerçekleştirdi ve 2si sayılan biri de ofsayt gerekçesiyle sayılmayan 3 gole imza attı. Bundesliga da aynen devam edeceklerinden şüphem yok...

Haftanın Hayal Kırıklığı :
Barcelona mı , Valencia mı burayı hakediyor acaba ? İkisi birden olsun, galip gelemeyen İspanya devleri ...

Haftanın Umut Vereni :
Meksika ile dünya kupasında boy gösteren genç yetenek Hernandez. Manchester a transfer oldu ve Valencia karşısında galibiyet golünü attı. Gelecek için umut vermekle kalmayıp, kişiliği sayesinde yeni efsanelerden olabilir..

Haftanın Kalecisi :
Kayda değer kurtarışlar gerçekleştiren bir kaleciyi en azından bu haftalık göremedim. Ancak Lyon karşısında takımının tek golünü , penaltıdan da olsa , atan Enyeama yı bu koltuğa oturtabiliriz...

Haftanın Golü :
Lyonlu Michel Bastos un sol ayakla ceza sahası dışından tabiri caizse "abanarak" attığı gol kesinlikle ! Topun sürati de inanılmaz, kimse de göremedi...

Haftanın Hayal Kırıklığı :
Bu haftaki performansıyla değil de şimdiye kadar puan alamamasıyla Fransa şampiyonu Marsilya bu kategorideki favori takım. Hayal kırıklığı dedik ama sanki onların puan alma hayali yokmuş gibi duruyor, onlar için hayal kırıklığı olmayabilir mi acaba ?

29.09.2010

Şampiyonlar Ligi Haftası # II

Dün yaptığım tahminlerden tek maçı yorumsuz bıraktığımı sayarsak %100 başarı elde ettim ki insan sınırlarının en üst noktası sayılabilir. Her zaman bu tarz tutturma potansiyeline sahibim ama fiiliyata gelince işler değişiyor. Ne yazık ki sürpriz beklediğimiz takımlar sürpriz yapmıyor. Zaten ben bile o takımın sürpriz yapacağını bilirsem , onun adı sürpriz olur mu ki ?



Her neyse fazla uzatmayalım ve akşamın heyecanına yavaş yavaş adapte olalım...

Inter , Roma'ya son dakikada yenilse de genel itibariyle derli toplu takım. Werder Bremen ise son 3 haftadır sakat defanslarının sıkıntısını çekiyordu ancak bu hafta kendilerine geldiler. Sanıyorum gecenin zor maçlarından biri olacak, ama Inter kazanacak.

Twente ilk maçında biraz da şansın yardımıyla güçlü rakibinden puan almıştı. O zamanki oyunları benim beklentilerimin üzerindeydi ve bu oyun Tottenham takımına bela olabilir. Beraberlik ilk tercihim. Sonrası ise gol üstü...

Israil ve Kıbrıs Rum Kesimi takımlarının sahalarında ne denli zorlu birer rakip olduklarını bilmeyen kalmamıştır. Ligde eski günlerini mumla arayan Lyon'un işi zor. Sanıyorum ki alt olur ama biri kazanacaksa bu Lyon olmaz...

Schalke yapılan transferlere rağmen bir türlü futbol oynamaya başlayamadı. Gol yollarında efsaneye sahip olsalar da fayda etmiyor. Ancak Benfica da açık oynayan bir takım. Huntelaar bikaç golle iyi sinyaller verdi ve bu maçın üst olacağına kandırdı beni !


Rangers, ezeli rakibi Celtic formasına sahip Bursa mızı büyük ihtimalle yenecektir. Kenny Miller gibi gol makinası bir adamı Bursaspor defansı durduramaz. İlk tercihim üst ama maç tercihim , üzgün olsam da ,Rangerstan yana !

Veteran oyuncularıyla uzun yıllar iş yapan Manchester artık değişmeye başladı ama yeniler, eskiler kadar iyi değil. Berbatov ve Rooney bu maçta patlama yapmazsa Manchesterın işi çok zor. Valencia bomba gibi bir takım. Sezona mükemmel başladılar ve bu maçı da alacaklardır.

Rubin Kazan geçen yıl Barcelonayı yenen iki takımdan biri olmasına karşın bu yıl sanıyorum bunu gerçekleştiremeyecek. Messi siz de olsa Barcelona favorim. Tek korkun ise saha.. Bu sebeple alt tercihine de yönelebilinir.

Kopenhag, Rus temsilcisini yenerek önemli bir avantaj elde etti. Panathinaikos ise Barça dan 5 yedi. Bunlar normal şeyler ve bu akşam da bana göre normal olan Panathinaikos un yenmesi ve avantajı Kopenhag'tan almasıdır...

Herkese bol şans...

28.09.2010

Şampiyonlar Ligi Haftası





Bu akşam başlayacak olan maçlar şampiyonlar liginde ciddi önem taşıyor. Zira maçlara şöyle bir göz attığımızda kimin ne olduğu ortaya çıkacak gibi ...



Gidene gelene 4-5 atan Chelsea sanıyorum Marsilya yı da geçer, ama öyle ama böyle yenecektir !

Milan karşısında aslında çok da kötü oynamayan hatta 3 tane net pozisyona girip oyuncuların bencilliği yüzünden puanı elinden kaçıran Auxerre , Real Madrid karşısında puan arayacaktır. Sanıyorum ki aradığını bulamayacak, Madridliler kazanacak...

Şampiyonlar liginin en azından "tecrübeli" sıfatını hakeden takımlarından Spartak Moskova, yeni takım Zilina karşısında galibiyete yakın olmasına rağmen bu maçta sürpriz bekliyorum. Welliton çok gol atıyor, kesin üst olur diyelim.

Lige çok kötü başlayan, ancak Inter'i son dakikada da olsa yenebilen Roma, Romanyalı Cluj ü ağırlayacak. Şahsi kanaatimce üç ihtimalli bir maç buna denir. İlk maçında Basel i deyim yerindeyse ağlatan Cluj herşeyi yapabilir..



Bayern Münih , Basel karşısında mutlak favorim. Ligde aradıklarını bulamasalar da teknik direktöre güven sonsuz , zaten şampiyonlar ligine üç puanla başladılar. Rib-Rob olmasa da galip gelecek güçleri vardır !

İlk maçta gol atamayan ve Shaktar a teslim olan Partizan bu hafta golle tanışacak sanıyorum. Yeni Sırp vatandaşlığına geçen Cleo , Arsenal e kötü sürprizler hazırlamıştır. Üst olur...

Psikolojik çöküntüden kurtulup kurtulamadığını bilmediğim Braga, Shaktar karşısında beraberlik alabilir. Bunu da Sevilla yı elemelerinden söylüyorum. %60 Shaktar diyelim, kavga çıkmasın.

Ajax, Suarez in de katılımıyla Milan maçına konsantre bir şekilde çıkıp puan alacaktır. Milan İbra nın gelişiyle biraz kendine çeki düzen verse de dinamik bir takıma karşı üstün bir oyun sergilemeleri zor. Tahmini beraberlik olacak.

8 maçın 8 ini de yorumladığım çok görülen bir şey değildir. Aklımdan geçenlerin gerçekleşmesini beklemeyin,yani hepsinin... %51 tutturuyorum onu da bilin. Her ne olursa olsun bu iki günün zevkini doya doya çıkarın.